9 Nisan 2012 Pazartesi

Psikanaliz ve Sinirbilim

Modern dünya makineyi icat etti ve yaşamı doğa üzerinden yaşamak yerine sistemli ve makineyle entegre olmuş bir yaşam formunu benimsedi. Bunun sonuçları her şeye olduğu gibi insanın kendilik algısına da yansıdı ve... modern toplumda insan kendi varlığına madde ve ruh olarak iki farklı perspektiften bakar oldu. Bu ikiye ayrılaşma bilimlerinde doğa ve beşeri bilimler gibi bir ayrımına sebebiyet vermiştir.

Bilimler kendi özellerinde ilerlemelerini sağlar, kendi teorileriyle açıklamalar yapmaya çalışırken; gelişen ve büyüyen bilgi birikiminin karşındaki birikimi değersiz görme gibi narsist tutumlara da sebebiyet verdiği bir yüzyılın sonunda, post-modern dünya insanı bir tüm, bütün olarak kabul görme gerçeğini yadsımaktan vazgeçip ruh ve bedeni tekrardan birbiriyle barıştırmasının ardından bilimsel tümleşmenin de gerçekleşmesi, farklı perspektiflerin zıt kutuplar yaratmak yerine kombine yaklaşımlar yaratmaya çalıştığı bir bilimsel serüvenin içerisindeyiz bugünlerde.

“Bölünmüş Bilim” diyebileceğimiz bu evrenin sonunda, yavaş yavaş köprü görevi gören disiplinler yükselişe geçmiştir. Nöropsikiyatri ya da biyolojik psikoloji ve diğerleri. Tüm bu isimsel kalabalıklaşma, bilgi bankasının bütünleşme çabası, parçaların birbiriyle kenetlenme ihtiyacıdır. Parçalanan her olgunun sonradan bütünleşmesi ve bütün her olgunun daha da büyümek için sonradan parçalanması, evrensel prensiplerin en büyüleyici yanı olsa gerek…

Bilindiği gibi, beynin gelişimi ve işlevselliği, insanın gelişimine ve çevresine sıkı sıkıya bağlı. Son yıllarda, Freud’un da yolun başında arzu ettiği gibi, psikolojik modeller, bilimsel temellere oturtulmaya başlanmış; nöronal iletiye, bilişsel sinirbilime, nöral şebekelerle zihnin işleyişine dair modeller geliştirilmiştir. Nöroplastisite kavramı ile ilgili gelişmeler, semantik ve deklaratif bellek sistemleri, ruhsal hastalıkların biyolojik kökenleri ile ilgili çalışmalar, kaçınılmaz olarak psikanalitik kavramları da etkilemiştir. Zihnin işleyişine dair en tutarlı modeli geliştirmiş olan Freud’un ortaya attığı, bilinçdışı, bastırma, id, libido gibi kavramlara yönelik sinirbilimsel açıklamalar gündeme gelmiştir. Heyecan verici bu yeni çalışmalar, Freud’un psikanalizle başlattığı arayışın süreceğini göstermekte ve zihnin gerçekte nasıl çalıştığını anlayabilmek ve hastalara daha çok yardımcı olabilmek konusunda iyimser olmamıza olanak vermektedir.

Psikoloji bilimini derinden etkilemiş Freud’un teorisi ve onu takip etmiş psikodinamik teorilerle, sinirbiliminin Kraepelin’den beri biriktirdiği verileri birleştirebilmek günümüzün en önemli bilmsel düşlerinden biri. Bir diğer deyişle, ruh ve beden arasında bir barış sağlamak ve “ikilik” yerine “bütünlük” temasına odaklanmak. Bu belki de “Bölünmüş Bilim” adına bir terapi gibi işleyecek ve “Bütün Bilim” evresine geçişi sağlayabilecek bir çalışma sahası. Son olarak söylenecek şey, artık yakın bir gelecekte sanki farklı iki dili konuşuyor gözüken Psikanaliz ve Sinirbilimin birbiriyle tercümelerle değil ‘ortak bir dil’ de konuşabiliyor olduklarını göreceğimize hayalden çok daha yakın olduğumuzdur.
 

1 yorum:

  1. bölünmüş bölümle ilgili kısım ve biz PDR cilerin çok sevdiği FREUD benim için ilgi çekici yazı haline getirdi tatlım paylaşımını...

    YanıtlaSil