9 Nisan 2012 Pazartesi

Yaşlanan Gözlerimiz Bizi Hasta Ediyor

Araştırmacılar hastalıkların neden yaşla birlikte ortaya çıktığını açıklamaya çalışıyor. Yaşlanan gözlerimiz de bizi hasta ediyor.

Araştırmacılar onlarca yıldır hafıza kaybı, geç tepki verme, uykusuz...luk ve hatta depresyonun da aralarında bulunduğu bazı rahatsızlıkların neden yaşla birlikte ortaya çıktığını açıklamaya çalışıyor.

Yüksek kolesterol, obezite, kalp hastalıkları ve hareketsiz yaşam tarzı gibi şüphe uyandıran faktörleri derinlemesine incelediler. Son zamanlardaysa gözden kaçan bir potansiyel suçluyla ilgili birbiri ardına araştırmalar yapılıyor: Yaşlanan göz. Göz yaşlandıkça gözbebeği daralır ve mercek sararmaya başlar. Bu yüzden de daha az miktarda güneş ışığı retinada bedenin biyolojik saati olan sirkadyen ritmini düzenleyen önemli hücrelere ulaşılır. Kansas Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde göz hastalıkları profesörü olan kocası Martin Mainster ile birlikte yaşlanan gözlerin sağlığa olan etkisiyle ilgili çok sayıda makale yazan göz doktoru Patricia Turner, “Bu etkinin çok büyük olduğuna inanıyoruz” diyor.

Biyolojik saat, günün ihtiyaçlarını karşılamak için sabahları vücudun enerjisini artıran, geceleri de dinlendirmek ve onarmak için vücudu yavaşlatan hormonal ve psikolojik süreçlerdir. Bu vücut saatinin düzgün işlemesi için ışık gerekir. Araştırmalar, biyolojik saati normalden farklı saatlerde çalışan insanların, örneğin gece mesaisine kalanların, uykusuzluk, kalp rahatsızlıkları ve kanser gibi hastalıklara daha sık yakalandıklarını gösteriyor.

Rhode Island’daki Brown Üniversitesi’nden Doktor David Berson, “Evrim içimizde muhteşem bir zaman mekanizması yarattı ancak biyolojik saat kusursuz değil. Her gün ayarlanması gerekiyor” diyor. Retinadaki ışığa duyarlı hücreler güneş ışığını emip, beyindeki biyolojik saati kontrol eden “suprakiazmatik nucleus” (SCN) adı verilen bölgeye mesajlar iletir. SCN geceleri melatonin, sabahları ise kortizol hormonlarının salgılanmasını sağlayarak biyolojik saati ayarlar. Melatoninin sağlığa yararlı çok sayıda işlevi olduğu düşünülüyor. Berson’un ekibi 2002 yılında iç retinadaki hücrelerinde, beyinle doğrudan iletişime geçen ve ışık spektrumunun özellikle mavi bölgesine tepki veren ışık reseptörleri olduğunu keşfetti. İngiliz Göz Hastalıkları Dergisi’nde yayımlanan bir makalede, Mainster ve Turner, 45 yaşına gelindiğinde ortalama bir yetişkinin gözündeki ışık reseptörlerinin, biyolojik saatin çalışması için gerekli olan ışığın yalnızca yüzde 50′sini aldığını belirtti.

55 yaşına gelindiğinde, bu oran yüzde 35′e, 75 yaşına gelindiğindeyse yüzde 17′ye düşüyor. Deneysel Gerontoloji dergisinde yayımlanan bir araştırma, parlak ışığa maruz kalan 20′li yaşlardaki kadınlarla 50′li yaşlardaki kadınların melatonin seviyelerinin ne hızda azaldığını karşılaştırdı. Genç kadınlarda melatonin seviyesini büyük ölçüde bastıran mavi ışığın, yaşlı kadınların melaton seviyesine hiçbir etkisi olmadığı görüldü.

İsveçli araştırmacılarsa, göz içi lens taktırmak için katarakt ameliyatı olan hastalarda uykusuzluğun önemli ölçüde azaldığını ortaya çıkardılar. Mainster ve Turnet yaşla birlikte insanların kendilerini parlak güneş ışığına ya da dışarı çıkamıyorlarsa kapalı ortamlardaki parlak ışıklara daha çok maruz bırakmaları gerektiğine inanıyor. Dışarıda daha az vakit geçirdikleri için, yaşlıların karşı karşıya oldukları risk daha büyük. Turner, “Modern çağda, çoğu zaman yapay ışıklar altında, kontrollü bir ortamda yaşıyoruz ve bu ortam güneş ışığından bin ila bin 500 kat daha loş” diyor. Mainster ve Turner, gözlerinin yaşlanmasını önlemek için kendi ofislerine tavan pencereleri ve fazladan flüoresan lamba koydu.

 

 

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. yaşla ilgili detaylar dikkat çekici. özellikle hastalıkların ortaya çıkış aşamaları. biyolojik saat için var olan düşüncelere katılıyorum. insanların belirli bir yaşam monotonluğu olması gerektiğini düşünenlerdenim... en azında uyku aşaması için...

    YanıtlaSil
  3. güzel paylaşım gerçekten okudum... Teşekkürler ;D

    YanıtlaSil